Evet ‘’konuşacaz’’
yazdım. Bir annenin sinirlendiğinde kimsenin anlamadığı ama sadece evladının anladığı bir tonlama vardır. Sinirli
ses tonu herkes için aynı anlayışta olsa
da çocuklar yiyeceği azar tonuna göre derecesini çok iyi anlar. Benimki de
onlardan biriydi.
Tek
çocuk olmanın bir zararını bu kısımda göreceksiniz. Annem ‘’eve gidince
konuşacaz seninle’’ dediğinde sadece siz, annenizin komşular duymasın sesi ve kafanızı
eğip baktığınız yer vardır. Sizi kurtaracak bir abi ya da ablanın olmayışı burada
biraz sıkıntı oluyor. Önemli olan sizsiniz, başkalarının çocukları değildir.
Herkes bana ‘’çocukluğunda usluydun,
yaramazlığını görmedik’’ der. Sorun bakalım annem neler anlatıyor.
Anneannemi kaybettiğimizde ben çok küçüktüm,
annem daha 30 yaşında bile değildi. Beraber büyüdük diyebilirim. Büyümek hele
ki beraber büyümek bizi çok yormadı ama eksikliğini hissettiğimiz anneannemin
yerini de doldurmadı. Bu yüzden biraz annesinden farklıydı. İyi bir farktır bu
hala hissederim.
İlk karşılaşma …
Unkapanından otobüsle geçerken ‘’anne bana
sazgı (saz) alıcaz dimi alıcaz dimi anneeğğ anneeğ alıcaz ama dimi anne anne
alalım ama alıcaz dimi anne dediğimden bıktığı için oyuncak olanında karar verdi ve aldı . 90’ların sonu Yedikuledeyiz. Arkası
pembe önü sarı oyuncak bir gitardı. Gündüzleri televizyon karşısında çalan
şarkılara göre kendimce eşlik ediyordum . Akşam olunca da babam bak
böyle çalınıyor diye kendisini kaptırır beni unuturdu. Gitarı sopa gibi etrafa vurmayı keşfedince işler değişti. Herkesin uslu hanım dediği kız
gitti. İstediğim bir oyuncak alınmadığı zaman anneme bir tane yapıştırıyordum.
Babam akşam eve gelirken ‘’süpyiz yumuyta’’ almayı unuttuysa yandı. Amcam muz almamış mı
onunda kafasına bir tane. Kendimi konser sonu gitarını kıran Jimi Hendrix sanıyordum . İstediğim bir şey
olmayınca gitarla savunmaya geçmenin iyi bir şey olmadığını çocuğun
anlayabileceği dille anlatabilen bir annem vardı. Ablamlar ‘AA yapma bu duvardaki taşlar
var ya annesine ablasına vuran çocukların ellerinden yapılmış sonra senin de
elin taş olur’ diye beni kandırmaya çalışıyorlardı .
Ne zaman ki gitarla arkadaşlarımı
dövmeye başladım işler sarpa sardı. İlk o zaman karşılaştım. Sarışın 1.60
boylarında bir kadın anneme benziyor . Suratı kıpkırmızı bana doğru eğildi ve
şu sözleri dişlerini sıkarak söyledi : ‘’ivi gidinci kınışcız sininle’’ ilk
başta anlayamamıştım. Gayet güzel eve gidiyorduk. Bakkaldan Ayşegül kitabımda
alınmıştı. Annem yüzüme gülüyordu. Eve
geldik kapı kapandı işler bomba oldu. Kırmızı suratlı anneme benzeyen kadın
geri döndü : ‘’ Kaç defa dedim , uyardım dimi . İnsanlara vurmak ne demek
derdini konuşarak anlatabiliyorsun’’ diye bir başladı hiç susmadı. Sonunda gitar kırıldı ve çöpe gitti
Göksel Sabır şarkısını Annem için söyledi …
Sonraki eve gidilince konuşacaz
seninle kısmı kendini şarkılara bıraktı. Annem her yaramazlığımda sabııır sabır
yaa sabır belki de akıllanır diye söylemeye başlayınca neye sinirlendiğini
unutuyordu. Belki de akıllanır kısmını hala söylüyor. Konuşma yalan oluyor
herkes kendi hayatına devam ediyordu. Saatler geçince ben sana neye
sinirlenmiştim aman off neyse bir daha yapma evresine bırakıldı.
Yıllar geçtikçe ben anneme hiç böyle
demezdim , ben hiç böyle yapmazdım, ben hiç böyle değildim dediği her şeyi yaptığını
öğrenince işler terse döndü. İyi ki annemin küçüklüğünü bilen insanları tanıyorum.
Bu yüzden;
‘’Artık
eve gelince beraber konuşuyoruz. ‘’ Devamı
ve uzun versiyonu kitabımda teşekkürler anneciğim sen benim en iyi ''evde konuşan'' annemsin …