18 Ekim 2018 Perşembe

MATEMATİK BENİ RAHAT BIRAK!


 Eski ve yeni bir binanın kesiştiği yerde  koskocaman büyük bir bahçenin içinde koşturuyordum. Ben o bahçede 8 yıl daha koşturacaktım. Başarısızlıklarımın ilerideki başarılı olacağım alanlara engel olacağı yerin tamda merkezinde duruyordum…
En korkuncu hiçbir şeyin farkında değildim.


Yaptığım bir araştırmaya göre ilkokul hayatı boyunca  sevimsiz-kötü olay  yaşayanlar asla yaşadıklarını  unutmuyor. Yaşatılanlara olan öfke kin bitmiyormuş gibi birde  her girdiğimiz arkadaş ortamında ağdalı bir dille anlatılıyor. Bende onlardan biriyim. Çünkü karşılıklı iletişimim olduğu işlerimde insanları sevmem gerek, sevemedim mi o iş benim için çok sancılı oluyor.


Bu kadar olaylardan önce çok çekingen olmam, fazla içime kapanık durmam ve bazı şeylerden korkmamı sağlayan ve  baskınlığını  gösteren biri vardı. Onun bana yaptıklarının yanında arkadaşlarımla geçirdiğim vakitler bana cennetteymişim hissi veriyordu. Fişlerin üzerindeki harfler çok eğlenceliydi. Cici bebe yiyerek  sayfalarca yazdığım harfleri kendimce eğlenceli bir tarafını bulabiliyordum. Yanaklarım kızarana kadar arkadaşlarımla oynamanın verdiği zevki başka hiçbir şey vermiyordu.

Ama her şey bu kadar güllük gülistanlık değildi. İlk okulun ilk dönem sonu matematiğim 4 gelmişti. Her şey böyle başladı. Eğitim ve öğretim hayatımın ilk yılları matematikten  özel ders alan öğrenci bendim. Teknolojiyi iyi değerlendirip kullanamadığım için pekte ''popi'' olamadım ama benimde bir popim vardı sonuçta herkesin bir popisi vardır.

 Öyle bir öğretmene sahiptim ki beden derslerinde matematik yapardı. Haklının zekinin yanında olmaz, öğretmenler gününde alınan hediyeyi beğenmeyen sevimsiz bir kadındı. Hep başına gelmesini istemediği şeyler bizi okuturken gelmişti ve hıncını bizden çıkartmıştı.

Özellikle annem sınıf annesi  ve okula çok hakim biriydi. En yakınımızda   olmasına rağmen kötü kadının   sevimsiz tavırlarını bilemediğimiz sorularda yediğimiz sözlü saldırıyı ve şiddeti şikayet edemezdik.

Gelelim yıllardır o korku dolu yaşadığım boyumdan büyük psikolojik şiddeti anlatmaya;

Ders zili çalardı , hepimiz yerimize geçerdik. Sınıfı bir sessizlik ele alırdı. Bu sessizlik bana göre kötü kadın  alametinden önceki sessizlik ,Kötü Kadın öğretmenim için kuzuların sessizliğiydi. Hiç unutmayacağım ince uzun kalem kutusu ve kırmızı kalem tebeşirliği vardı. Derse girer girmez onları çıkartırdı. Sonra hepimizin nesilden nesile eline aldığı matematik kitaplarını açardı. Düşmanla karşı karşıya gelen bir savaşçı bakışıyla yakın gözlüklerinin üstünden dik dik bakardı. O sırada asla göz göze gelmemeye çalışırdım. İsmimi alaylı bir dille söylerdi. Bacaklarım titrediği için yürümekte zorlanırdım.Benim için tahtaya doğru yürümek dünyanın en uzun yoluydu. Tahta çok büyüktü soruyu yazdırır , beklerdi bende beklerdim. Önce tahtaya bakardım sonra arkadaşlarıma dönüp bakardım, sonra kötü kadına…
Sınıf öyle sessiz olurdu ki o sırada vücudumun tamamen titrediği duyulurdu. Kötü kadın sandalyesini iter küçük kıza doğru yürür onun boy hizasına doğru eğilir  ve FIGHT!

Meşhur  tebeşiriyle önce şakaklarımdan vurur ya da işaret parmağını büzüp kafama vururdu. Bir anda bağırmaya başlar okuduğunu anlamıyor musun , sen hiç mi yapamayacaksın nasıl anlayamazsın derdi. Bende deli gibi ağlar yapamıyorum anlamıyorum çözmek istemiyorum derdim. Aniden yelkenlerini suya indirir bana nasıl yapıldığını gösterirdi. Siniri saman alevi gibiydi. Ne oldu ne bitti ben daha anlayamadan beni paket edip yerime oturturdu  ve  sıramı savdım diye rahatlardım.


Bana karşı fazla şiddetini gösteremezdi. Ne yazık ki fazlasını gösterdikleri de vardı. Annem sınıf annesi ,müdür yardımcılarıyla çok iyi anlaşır, o kul  aile birliğinde çalışırdı .Annem kızı öğrensin diye her hafta ona para veriyor.Bu yüzden bana karşı şiddetinde ölçülü davranırdı. Bazı arkadaşlarımın kafasını sürterek tahtaya vururdu. Bu kadar kötü bir öğretmeni neden şikayet edemedin nasıl söyleyemedin ya da sınıftan kimse mi şikayet edemedi diye sorabilirsiniz. Hepimiz sevgiyle büyüyen çocuklardık ve korkunun  şiddette  bu denli susturucu yansıdığını ilk defa görüyorduk .Çok korkardık ondan onun yapacaklarından. İlginçtir ki sevgisini de gösterirdi. Ama bizi sarıp sarmalamazdı onun sevgisi sözlüydü. Bazen güldürür komik fıkralarda anlatırdı. Sanırım biraz ruh hastasıydı. Aramızda onunla ilginç bir bağ vardı.
 
Tahtaya yazdırdığı soruları yamuk yazarsanız dalga geçer , saçma bir üslupla uyarırdı.
Cevaplara  gelirsek onunla geçirdiğim 5 yıl matematik derslerinde sadece 4 işlemlerde yapabildim. Onun dışında çözebildiğim soru pek görülmemişti. Özel ders aldığım için yüksek not veriyor , notumu söylediğinde de hak etmiyormuşum iması yapıyordu. Korktuğum için asla yapamıyorum diyemezdim. Çünkü korkunun nasıl bir şey olduğunu  öğrenerek büyümedim. Ama nerden bilebilirdim korku insanı nasıl değiştiriyor ne fedakarlıklar yaptırtıyor ya da nelere vebal oluyor hepsini yaşaya yaşaya öğrendim.
Ne zaman matematik dersi biterdi o zaman benim için eğlence başlardı ve bir anda her şeyi unuturdum.

Derste ve  teneffüste   size yapılacakları seçenekler halinde  sunardı ama siz istediğinizi seçemezdiniz onun istediği tercihlerde davranabilirdiniz. Olduğumuz gibi olabilme şansı arardım. Bana sunulan seçeneklerde mecbur bir kalıpta sıkışıp kalmak istemezdim. Ama bu mecburi davranışlar içimde fark edemediğim yaratıcı yönümü geliştirmiş ve kötü kadından kurtulduğumda ilgilendiğim her alanda kendisini göstermişti.

Bu seçenekler bazen can sıkıcı sonuçlar doğurabilirdi. İlk okul 2 ya da 3.sınıfta müzik dersi sözlüsündeyiz . Flütü yanında olanlar tahtada sıraya girecekler olmayanlar resim yapsın onlara yıldız vereceğim demişti. Benim yanımda hem resim defterim hem de flütüm vardı. Ben tercihimi  resim yapmaktan yana kullanmıştım. Tahtaya kalkanlar  tek tek azar yiyip not alıyorlardı. Ben ve arkamda oturan birkaç kişide resim yapıyorduk. Birden flüt çalanların önünden kalkıp siz niye düzgün çalamıyorsunuz diye hepimize sinirlenmeye başlamıştı. Flütünü ‘’başka’’ getiren varsa o da çalsın demişti. Hiç oralı olmamış resmimi yapmaya devam ediyordum ki arkamda oturan bir hayvan evladı ‘’öğretmenim asi kızın çantasının kenarından flütü gözüküyor, bilerek kalkmadı demişti. Kabahat işlemişim gibi beni tahtanın önüne çağırıp azarlayıp yine herkesin önünde ağlamama sebep olmuştu. Daha sonra  Kötü kadın benden iki parça çalmamı istedi bende ona inat kitaptaki tüm şarkıları çalmıştım. Nefesimin yetmediği duraksadığım zamanlar bittiğini zannedip sürekli teşekkür ediyordu .Ama ben durmuyor yeni parçaya geçiyordum. Dersin sonuna kadar sanırım 45 dakika flüt çaldım.
Kendi özgür seçimim konusunda yediğim ilk azardı. Bu olay   korkutulduğumda karşı savunma yapmayı da öğretmişti. Ona istediğinden daha fazlasını verip al kulaklarına sok dercesine seçimlerimde bir kabahat olmadığını göstermek istemiştim. Bana sadece gülümseyip notumu vermişti. Hem resimden hem de müzikten tam puan vermişti.

Meğersem korkutup üstümüze geldiğinde ona karşı savunma yapmamızı istiyormuş. Haksızlığa karşı asla susmayan ucunda bana zarar gelecekse bile kendi hakkımı da haklı olanında savunmasını yapmaya başlamıştım. Artık çekingenliğim yoktu konuşmayı öğreniyordum. Sadece arkadaşlarımla olan iletişimim değil her yaştan kesimle sohbet edebilmeyi yeri geldiğinde küçük bedenime inat savunma yapmayı da ihmal etmiyordum.

Artık isyan etmem gerekiyordu. Çünkü o gün gelmişti ve  birinin bu kadını  durdurması   gerekiyordu. Bir gün derste birden bire kalkıp inanılmaz düzgün bir üslupla haklı isyanımı anlatmaya başladım hatta tahtaya geçip kendi sahnemde her bir arkadaşım içinde gerekli savunmaları yapmıştım.’’Beni çoktan savunmuş olan bir annem ve babam orda değillerdi. Yıllardır bu anı beklerlermiş gibi herkes sus pus gülümseyerek bana bakıyordu.
Kadın ama ben sizin iyiliğinizi  düşünüyorum tarzında hiçte kıçıma takmadım bu sözlerini şeklinde beni yine paket edip yerime oturtmuştu. O saatten sonra ağlamamayı öğrenmeye başladım. Beni tahtaya ne için kaldırırsa kaldırsın yapamıyorsam derin bir nefes alıp bu soru bana göre değil ,tarzım değil şeklinde dalga geçmeye başladım. Korkularımla bazen dalga geçip değer vermemem gerekiyormuş. Bunu da öğrendim.

Yenemediğim şeyler vardı. Bana bir sorumluluk verilmek istendiğinde yanaklarım kızarır ellerim üşümeye başlardı. Nasıl yapacağım annem nerede demek isterdim. Korkardım ve stresimi ön planda tutardım. Kötü kadının bende bıraktığı izler vardı . Kaç yaşımda olursam olayım yaşadığım iyi kötü her durumda  ağlayan kızın  korkusu vardı.

Ne zaman kötü öğretmenin devri bitti mutluluk bir gökkuşağı gibi doğdu. Asi yazarımız kötü kadının izlerini yok etmeyi öğrenmeye başladı ona öğreten birileri vardı. Sonunda kendini bulmaya başlamıştı.
Asi yazarımız onun böyle biri olduğunu ve ona yaptıklarını asla unutamazdı. İlk okul öğretmenlerini aşkla anlatanlara hep gıpta etti. Hiçbir çocuk sevgiyle verilen korkuyla büyütülmemeli. Temeli sarsılmamalı. Eğer yaşayacağı varsa da ,aldığı derslerle o asla öyle birine dönüşmek istemeyecek öyle olanların hayatını düzeltecek ve tek olan gerçeğin onun bulmasını bekleyecek.
Herkesin yeniden kötü izler olmadan doğması dileğiyle.
Teşekkür ederim korkularımla yüzleşirken güçlü olmam gerektiğini bana öğrettiğin için sen benim en iyi kötü kadın öğretmenimsin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder